Taşındım! Yeni adresim: http://nanoturkiye.net

18 Temmuz 2008 Cuma

NANO FMG'den Fatih Oruç İle Röportaj

Efendim, hatırlarsanız pazartesi günü blogun ilk röportajını sizlerle paylaşmıştım. Sinan Zengin'le e-posta üzerinden yaptığımız o röportajdan sonra, şimdi de NANO FMG firmasından Fatih Oruç ile, aynı şekilde, e-posta üzerinden röportaj yaptık. Buyurun, işte ikinci röportajım.

Sayın Fatih Bey, firmanızın hakkında
kısaca bilgi verebilir misiniz?

NANO FMG (Nanofiber Membranes Group) yaklaşık 5 ay öncesinde kurulmuş üniversite kökenli bir firmadır (İTÜ). Faaliyet alanımız nanoteknolojinin bir alt disiplini olan elektrospinleme (electrospinning) yöntemi ile endüstriyel nanolif üretimi konusudur. Bu kapsamda endüstriyel nanolif üretimi yapabilen ve patent başvurusu yapılacak olan prototip bir makinayı geçtiğimiz yıl içersinde geliştirdik. Dolayısıyla NANO FMG'nin ürün anlamında sunduğu başlıklar şöyle sıralanabilir;

1. Endüstriyel Nanolif Üretim Makinası
2. Nanolif üretimi konusunda danışmanlık
3. Nanolif tabanlı ticari ürünlerin geliştirilmesine yönelik Ar-Ge ve projelendirme hizmeti.

Polimer nanolif malzemelerin çeşitli sektörlerdeki çok farklı ürünlere üstün nitelikler kazandırarak uyarlanması ve nanolifler kullanılarak yeni ürünler geliştirilmesi, öncelikli amaçlarımız içerisindedir. Nanolifler kullanılarak elde edilebilecek ürünler çok çeşitli fonksiyonlara sahip olabilmektedir. Aşağıda nanolif membranlar kullanılarak geliştirilebilecek bazı ürünler sıralanmıştır;

- HEPA/ULPA, HVAC hava filtreleri
- Araç filtreleri
- Sıvı filtrasyonu (mikrofiltrasyon ve ultrafiltrasyon membranları)
- Antimikrobiyel maske ve giysiler
- Tıbbi tekstiller
- Performans kumaşlar ve teknik tekstiller
- Ses yalıtımlı akustik paneller
- Biyomedikal implant malzemeleri ve yara örtücüler
- Batarya ayırıcıları, güneş pilleri
- Zirai kaplama örtüleri



Nanoteknoloji deyince ne anlıyorsunuz? Nanoteknolojiden beklentileriniz neler?

Nanteknoloji malzemelerin moleküler düzeyde manipülasyonu ve düzenlenmesini konu alan bir bilimdir. Bu düzenlemeler atomik seviyeden tutun da, malzemenin makromolekül zincirlerinin değiştirilmesine kadar çok farklı şekillerde olabilir. Fiziksel ya da kimyasal yöntemlerle farklı gruplar malzemelerin iç yapısına eklenebilir. Böylece o malzemenin klasik yapısından beklenemeyecek bazı fiziksel ya da kimyasal özellikler malzemeye kazandırılabilir. Nano boyutta sağlanabilecek kompozit yapılar çok üstün nitelikli malzeme ve ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayabilir. Örneğin; nano boyuttaki kil partiküllerini plastik boru yapımında kullanılan polietilen polimerine, ekstrüzyonda işleminde karıştırırsanız mukavemeti çok daha yüksek bir boru elde edebilirsiniz. Böylece ister daha sağlam bir plastik boru üretmiş olursunuz, isterseniz de hammadde maliyetlerini düşürürsünüz.

Nanoteknoloji son yıllarda sadece akademik olarak değil, endüstriyel olarak da üzerine çalışılan oldukça kapsamlı bir alan. Bu konuda çalışan akademisyen ve firmaların sayısındaki artış biraz da nano boyutlarda gözlem yapabilen SEM-Taramalı Tünelleme Mikroskobu, TEM - Tünelleme Elektron Mikroskobu, Atomik Kuvvet Mikroskobu gibi cihazların piyasalaşması ve daha ulaşılabilir bir konuma gelmesi ve bu boyutlarda gözlem ve geliştirme çalışmalarının yapılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır. İmalatla ilgili herhangi bir konuda herhangi bir sektörde eğer 100 nanometre ve daha küçük skalalarda Ar-Ge çalışmalarınız varsa siz nanoteknolojiyle uğraşmış oluyorsunuz. Bunun yanında nanoteknolojinin stratejik yanları var. Günümüze kadar gelinen süreçte tüm üretim sektörlerinin temeli olan malzeme imalat teknolojileri belirli teknik sınırlara ulaşmıştır, ve bu sınırlar ABD, Avrupa ülkeleri ve Japonya'da nihayetine ermiştir. Klasik yollara başvurarak ve onların geçtiği teknolojik süreçleri yeniden taklitle katederek teknolojik ve ekonomik bu statükoyu kırmak mümkün değildir. Türkiye de dahil, gelişmekte olan ülkelerin, bilhassa nanoteknoloji konusunu yeterli seviyede olmasa da, gündemlerine almaları bu yüzdendir. Mevcut statükoyu kırarak, on yıllarla ifade edilen gelişmişlik farkını nanoteknoloji sayesinde kapatabilmek. Çünkü nanoteknolojinin imalat teknolojilerini kökünden değiştirme şansı var, bu da teknik sınırlarına ulaşmış geleneksel yöntemlerin artık avantaj sağlamayacağını göstermektedir. Belki de artık gelişmekte olan ülkeler Avrupa'dan pahalı makina alımlarıyla gerçekleştirdikleri teknoloji aktarımını kendileri nanoteknoloji sayesinde üretme şansına sahip olacaklar. Tabi ki bu oldukça zorlu bir dönemdir ve nanoteknoloji konusunda mesafe katedilebilmesi için belirli bir alt yapı gerekmektedir. Gerekli finansman ve bütçelerin düzenlenmesinin ardından süreç başarılı bir şekilde yönetilebilirse, Türkiye'de devlet öncülüğündeki (Tübitak, Sanayi Bakanlığı v.d) projelerle nanoteknolojinin ülkemize büyük avantajlar sağlayabileceğini düşünüyorum.


- Türkiye'de nanoteknoloji alanında neler yapılmalıdır? Öğrencilere neler tavsiye dersiniz?

Türkiye'de en profesyonelinden, merdiven altı firmaya kadar mevcut herhangi bir Ar-Ge kültürü yoktur. Türkiyeyi dünya piyasalarında teknolojik,sınai ya da organizasyonel anlamda temsil etmesi gereken milli burjuvazi de bu konuda sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Dolayısıyla ülkemizde ağır sanayi döneminden tutun da, bilgisayar teknolojilerinin geliştirildiği zamanlar da dahil, ciddi anlamda bir bilgi üretme süreci yaşanmamıştır. Bununla birlikte çok farklı disiplinler altında şu anda ülkemizde çalışılmakta olan nanoteknolojinin bu saydığımız sorunları çözebileceğine inanıyorum. Buradan hareketle, bu alanda alınması gereken mesafeler şunlar olabilir;
- Üniversitelerdeki özellikle mühendislik ve fen edebiyat fakültelerindeki akademisyenlerin öncelikli çalışma alanları ve proje konularını klasik alanlardan değil, nanoteknoloji tabanlı seçmeleri.
- Tübitak, DPT, Sanayi Bakanlığı gibi devlet kuruluşlarının ve üniversitelerin araştırma birimlerinin, akademisyenlerin projelerine özellikle Avrupa Birliği fonlarından yararlanarak mali destek sağlamaları, bu desteklerin verimli aktarılabilmesi için bürokrasinin azaltılması.
- Üniversite-Sanayi işbirliğinin sağlanması için çeşitli aracı kurumların oluşturulması.
- Sanayi kuruluşlarına gerçek Ar-Ge kültürü kazandırılması.
- Akademisyen ya da doktora öğrencilerinin sanayiye kazandırılması.
- Proje geliştirme kültürünün sanayi-üniversite ve hatta ortaöğretimde geliştirilmesi.

Bu konuyla ilgilenen lisanstaki öğrenci arkadaşlara tavsiyem ilk yıllardan itibaren mevcut müfredata bağlı kalmadan çevrelerindeki (hocalar, öğrenci grupları vb.) projelere dahil olmaları ve sahip oldukları bilgiyi bu projelerde gerçekleştirmeleridir. Buradan elde edecekleri projeler ve iş fikirleri gelecek hayatlarında onlara büyük katkı sağlayacaktır.


- Firmanızın projeleri arasında neler var?

Anlayışla karşılayacağını umarak bu kısımları web sitemizden kopyalamak zorundayım:

HEPA hava filtrelerinin spesifik standart ebat ve nitelikler sağlanarak piyasaya tanıtılması.

Nonwoven yüzey halindeki nanolif membranların ve bu yüzeyler kullanilarak geliştirilmiş filtre ürünlerinin piyasaya tanıtılması.

Hassasiyet ve kapasite şartlarını sağladığı uluslararası test laboratuarlari tarafından tescillenmiş su ve sıvı arıtım/seperasyon kartuşlarının geliştirilmesi.

Yüksek standardizasyon ve homojenizasyon nitelikleri aranan plaka membranlar için ürünlerin güvenilirliğinin tescillenerek piyasada tanıtılması.

Otomotiv ve beyaz eşya sektörüne yönelik ses yalıtım keçelerini nanolifler ile kaplayarak ses yalıtımını arttırmak ve ürünlere antibakteriyellik özelliği kazandırmak.
Nanolif Membranların kumaşların su geçirmezliklik, yüksek nefes alabilirlik, antibakteriyellik, güç tutuşurluk ve su iticilik özellikleri sayesinde performans kumaş olarak giysilerde kullanılması.

Umarım bu cevaplar sorular için yeterlidir. Başka soruları da herzaman yanıtlamaktan memnuniyet duyarım.

İyi çalışmalar dilerim.

Sorularıma cevap verdiğiniz için çok teşekkürler.


Röportajlar hakkındaki görüşlerinizi, eleştirilerinizi, tavsiyelerinizi yazıya yorum yaparak ya da e-posta göndererek bana ulaştırabilirsiniz.

 

Yukarı